Bu cevaba Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Zaman Kırıntıları şiiri ile başlamak istedim.
“Neye yarar hatırlamak,
Neye yarar bu cılız ışıklı bahçelerde
Hatırlamak geçmiş şeyleri,
Bu beyhude akşam bahçesinde
Kapanırken üstümüze böyle
Zaman çemberi
Hatırlıyor yetmez mi
Güneşe uzanan ellerimiz!”
Geçmişi sadece güneşe uzanan ellerimiz değil; sosyal medya hesaplarımız, internet geçmişimiz, aboneliklerimiz, bizim için puanlar biriktiren sadakat uygulamaları hesaplarımız hepsi hatırlıyor. Çiçek sepeti uygulamasında eski sevgilisinin adresi kayıtlı olanlar, hakim savcı olmak isteyince twitter hesabındaki politik twitlerini silenler, hakkında çıkan eski bir haberle sürekli google’da yüzleşenlerin unutmak istediklerini onlara hatırlatmayan bir internet için diyerek olayı romantikleştirmeden tanımını yapayım. Unutulma hakkı temelde, içeriği itibari ile hukuka uygun olsa da ilgili kişinin internette bulunan bir içeriğin kaldırılmasını talep edebilme, dijital ortamlarda görünmeme veya istediği gibi görünme hakkı olarak tanımlanabilir.
Dijitalde olan bu unutamama durumunu insanın kendisinde gördüğümüzde karşımıza hipertimezi hastalığı çıkmaktadır. Otobiyografik bellek olarak ifade edilen bu sendromda, hasta tüm tarihlerle kendisi ile ilgili anılar arasında bağ kurmakta ve anılar birbirini anımsatarak bir anı akışı oluşturmakta ve olağanüstü şekilde çok fazla anı hatırlanmaktadır. Kişi özellikle acı veren anıları da unutamadığından bu zihin sağlığına zarar verebilmektedir. Hatta Amerikalı Bill Brown isimli hasta ile yapılan röportajda, 55 kişilik hipertimezi grubunun çoğunluğunda uzun süreli depresyon görüldüğünü, bu grupta evliliğini devam ettirebilen yalnızca iki kişi olduğunu ve kötü anıları hatırlamanın karşı tarafta onları savunmak olarak algılanabildiğini söylemiştir. Bizim yerimize bizimle ilgili her şeyi hatırlayan dijital dünyada, kendimizi iyi hissedebilmek, kötü anılarımızı savunuyor gibi görünmemek ve sosyal ilişkilerimizi koruyabilmek gibi nedenlerle içerikler ne kadar hukuka uygun şekilde orada bulunuyor olsa da onların silinmesini veya erişimin engellenmesini talep edebilmemiz “Unutulma Hakkı” kapsamında değerlendirilmektedir.
Dijital dünyanın geldiği ve hatta gittiği büyüklük göz önüne alındığında devasa bir hafıza ve bu hafıza içerisinde aradığını kolayca önüne getiren arama motorlarının karşısında yaşadığı içsel dönüşümü herkese anlatmak istememek, itibarını korumak, kişisel verilerinin güvenliği ile ilgili soru işaretlerinin olması gibi pek çok sebeple bireyin kendi verileri üzerinde kontrol hakkının görünümü unutulma hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu hakkın bilinirliğini arttıran olay Google’a karşı İspanya’da bir avukatın açtığı davanın 2014’te AB Adalet Divanı önüne gelmesi ile olmuştur. Bu davada İspanyol avukat mali açıdan zor günler geçirmiş ve sosyal güvenlik borcunu ödeyemediğinden evi haciz yolu ile sosyal güvenlik kurumu tarafından satılmış ve bu satış ilanı ünlü bir gazetede yayınlanmıştır. İşlerini yoluna koyan İspanyol avukat, İspanyol Veri Koruma Kuruluna başvurarak ilgili ilanların Google’da ve ilgili haber sitelerinde görünmesinin itibarını zedelediğini ve kaldırılmasını talep eder. Kurulda, gazeteye karşı olan başvuruyu açık arttırma ilanının ihalelerin şeffaflığı gereği zorunlu olduğu gerekçesi ile reddedip, Google’a karşı olan başvuruyu ise arama motorlarından ilgili bilgilerin silinmesinin istenen hukuki yararı karşılayabileceği gerekçesi ile kabul etmiştir. Buna karşı Google, orantılılık ilkesi uyarınca bilgileri kim yayımladıysa onun kaldırması gerektiğini, arama motorlarının indekslerine müdahalenin haksız olduğu gerekçesi ile yüksek mahkemeye başvurmuş ve mahkeme de davayı ön karar usulü çerçevesinde AB Adalet Divanı’na taşımıştır. AB Adalet Divanı ise aynı yönde bir kararla bilgiler doğru ve hukuka uygun şekilde yayımlanmış olsa bile, ilgili içeriklerin internet ortamında kolay bulunmasının ve görünür olmasının temelinde arama motorları olduğunu tespit ederek, o bilginin sahibi tarafından o bilgilerin yayılmasının engellenebileceğini ve bu kapsamda arama motorunun böyle bilgileri içeren web bağlantılarını arama sonuçlarından kaldırması gerektiği yönünde karar vermiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ilgili hakka birçok hakkı birlikte değerlendirerek bakmakta, bu hakkın özel yaşamın gizliliği hakkının bir tezahürü olması fikrini kabul etmekte ama basın ve ifade özgürlüğü, bilgi alma hakkı, demokratik toplumun gereklilikleri gibi hak ve kavramları da göz ardı etmemektedir. Özellikle basın ve ifade özgürlüğü ile bilgi alma hakkının özellikle de gelecek nesillerin bilgi alma hakkının bu hak kapsamında değerlendirilmesinin önemli olduğunu, geleceğin şekillendirilebilmesi ve gerekli önlemlerin alınabilmesi adına unutulma hakkının mutlak olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ifade etmenin faydalı olacağını düşünüyorum.
Türkiye’de ise Yargıtay’ın 2015’te verdiği bir kararda bu hakka değinmiştir. Bu karar, cinsel saldırı mağduru olan bir adliye görevlisi hakkında verilen kararın, ceza hukuku ile ilgili bilimsel bir eserde isimler anonimleştirilmeden kullanılması sonrası mağdurun kitabın yazarına karşı açtığı davanın Yargıtay Genel Kurulu önüne gelmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Yargıtay bu kararında; unutulma hakkı, kişisel verilerin korunması, özel yaşamın gizliliği ile bilim ve sanat özgürlüğü ve ifade özgürlüğü arasında bir denge kurulması gerektiğini, kişinin adının açıkça yer almasının kitaba bilimsel herhangi bir katkıda bulunmadığını, kişinin unutulma hakkını ve dolayısıyla özel hayatın gizliliği hakkını ihlal ettiğine hükmetmiştir. Yine bu kararda Yargıtay, unutulma hakkının kişinin geçmişin engeline takılmadan geleceğe yönelik plan yapabilmesini güvence altına aldığını ve bunun toplumun gelişimine de katkıda bulunacağını, bu açıdan bakınca unutulma hakkını yalnızca dijital ortamlar için değerlendirmeksizin temel bir insan hakkı olarak değerlendirmek gerektiğini ifade etmiştir. Yargıtay’ın bu kararının unutulma hakkına atıf yapılmaksızın, kişinin kişilik haklarının ihlali gerekçesi ile verilmesi daha doğru olurdu. Unutulma hakkının dijital ortamlar için değerlendirilebileceği ve bu hak kapsamındaki bilgilerin yayınlanma tarihi itibari ile hukuka uygun olduğu ancak daha sonra kişinin bunu kaldırmak istediği burada ise yayın tarihi itibari ile zaten hukuka uygun olmadığı ifade edilmelidir.
Yine eski bir uyuşturucu kullanıcısı bu konuda ceza almış ve bu durum medya kuruluşlarınca haber yapılmıştır. Bu haberlerin kaldırılması için yapılan başvuruyu değerlendiren 2016 tarihli Anayasa Mahkemesi kararında ise, “Kişilik haklarının ihlaline yönelik açılacak tazminat davasının, kişinin şeref ve itibarının korunması hakkına karşı uzun süredir devam eden saldırıyı süratle engelleyemeyeceği nedeniyle unutulma hakkını gündeme almıştır. Mahkeme, unutulma hakkının diğer haklarla arasında denge kurulabilmesi için, yayının içeriği ve güncelliğini yitirmesi, haberin toplumsal açıdan değeri, habere konu olan kişinin kamusallığı (ünlü olup olmaması gibi), halkın ilgili veriye olan ilgisi gibi basın özgürlüğü kapsamındaki incelemelerin yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Bu incelemelerin neticesinde de devletin bireye geçmişte yaşadıklarının başkaları tarafından öğrenilmesi engellenerek yeni bir sayfa açma olanağı verme hususunda bir sorumluluğu olduğu ifade edilmiş ve başvurucunun şeref ve itibarının korunabilmesi için ilgili içeriklere erişimin engellenmesi yönünde karar oluşturulmuştur.
Burada AB Adalet Divanı ile T.C. Anayasa Mahkemesi’nin bakış farklılıklarını ortaya koymanın faydalı olacağını düşünüyorum. Adalet Divanı basın özgürlüğüne halel getirmeksizin ve ilgili içeriğe bir erişim engeli getirmeksizin yalnızca Google indeksinden kaldırılarak erişimin kolaylaşmasını engellemekte olup hakkı mutlaklaştırmamakta ve gelecek nesillerin bilgiye erişimini tamamen engellememektedir, bizde Anayasa Mahkemesi ise erişim kolaylığı sorgulamasına girmeksizin rahatlıkla erişim engeli getirmekte ve bu nedenle de basın özgürlüğü ile ilgili tartışmaya yoğunlukla yer vermektedir.
Mahkemelerden bağımsız olarak Google ve Bing gibi arama motorları ise kendi içlerinde unutulma hakkını uygulayan mekanizmalar oluşturarak içeriklerin arama indeksinden çıkartılması için elektronik formlarla talep almakta ve bunları değerlendirerek gereğini yapmaktadır. Bu anlamda Google hakkında verilen 2014 mayıs tarihli karardan itibaren oluşturduğu sistemle 2020 mayıs ayı itibari ile altı yılda toplam 3.634.497 url’nin listeden kaldırılması talep edilmiş ve bunların 1.688.085’i arama indeksinden kaldırılmıştır.
Yazıya şiirle başlamıştım şiirle bitireyim, Oruç Aruoba’nın Yürüme isimli şiirinde geçen mısraları,
“Kişi kendini yapar,
Bozar, dağıtır, yıkar, kırar:
Sonra, yeniden kurar.”
Kişinin bu kırılıp dökülmelerinin sonucu yeniden kurulabilmesinde unutulma hakkının önemli olduğunu ancak gelecek nesillerin bilgiye erişiminin ve ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun gerekliliklerinin göz önünde tutulması gerektiğini ve hakkın mutlaklaştırılmasının da daha büyük zararlara yol açabileceğini ifade etmek faydalı olacaktır.