Veriden Hakikate Giden Yolda Biz mi Varız? (1)

Aristoteles’in de dediği gibi “Bütün insanlar doğaları gereği bilmek isterler.” Bu söze, Prof. Dr. Ahmet Aslan’ın Felsefeye Giriş isimli kitabına atıfla şerh düşen M. Serdar Kuzuloğlu, Zihnimin Kıvrımları isimli youtube içeriğinin Yaşama Arzusu isimli ilk bölümünde ise “İnsan doğası gereği bilmek isteyen canlıdır. Büyük dinler bunu yasak elma efsanesi ile dile getirmişlerdir. Yaratılış efsanesinde sözü edilen bilgelik ağacına Tanrı’nın aksi yöndeki emrine rağmen Adem’in yaklaşması herhalde onun ve onun şahsında tüm insanlığın, yani insanın bilme merakına, öğrenme merakına hamledilmelidir. Bu bilginin insana kendisini cennetten kovdurma yönünde tarihi bir zarar verdiği aşikardır. Öte yandan onun bu bilme merakı sayesinde özgürleştiği ve gerçek anlamda insan olduğu da söylenebilir.” İnsanın uğruna cennetten kovulduğu bilme arzusu kurumların, devletlerin ve şirketlerin arzusu haline geldiğinde ise insanı özgürleştiren bilme arzusu, insanın özgürlüğünün en büyük düşmanı haline gelebilir. Bu bakışla veriden hikmete giden yolu göstermek için bu yolda bulunan durakları tarif etmek gerekir.

Artık bütün big data ve veri koruma sunumlarında görmekten sıkıldığımız ve klişe haline gelen aşağıda ki görseli, alanın geleneklerinden kopmamak adına kullanmak istedim. Bu görselde de gösterdiği gibi hikmete varabilmek için anlamak, anlamak için ise bilgiler ve aralarında bağ kurabilmek gerekiyor. Bu nedenle öncelikle temel kavramları tanımlamak gerekir. Veriyi, tek başına anlam ve işlevi olmayan herhangi bir yolla işlenmemiş muhakemenin temel taşı olarak tanımlayabiliriz. Enformasyon; Nişanyan’ın etimolojik sözlüğünde Latince informare fiilinden türediği ve bu fiilinde zihinde canlandırmak anlamına geldiğini ifade etmiştir, bizim kullandığımız anlamda ise belirli bir konuya ilişkin biçimlenmiş veridir. Bu doğrultuda bilgi ise; zekânın çalışması sonucu anlamlı bir biçime sokulan karar vermeye matuf ürün olarak ifade edilebilir.

Anlam ise yine Nişanyan’ın etimolojik sözlüğünde Oğuz Türkçesinde ağ kelimesinden türediği ve ağ kelimesinin ise bağlantı anlamına geldiği ifade edilmiş ve kullandığımız anlamda Anlam’ın anlamı, bir bilginin karşılığı olan bilgi, bir kelimenin veya herhangi bir önermenin anlatmak istediği şeydir. Hikmet ise; kendini tanımanın bilgisi, anlam arayışı, anlama giden yol olarak tanımlanabilir. Bu anlam arayışı sonucunda ise bir etki doğar. Veri biliminin temel gayesi de burada ortaya çıkar. Bir veriden çeşitli yöntemlerle değer ve anlam üretmek. Sonucunda da bir etki yaratmak. Veri bilimi profesyonelleri çalıştıkları alanlarda; kümeleme, anomali anlama, tahmin ve ilişkilendirme gibi görevleri yerine getirmekte özellikle sorun tespiti ve tahmin ve planlama gibi alanlarda etki yaratmaktadırlar. Peki bu anlam arayışında biz neredeyiz?

Veri bilimi için girdi olarak kullanılan, etkiye giden yolun başında bulunan veriler; kişisel, kurumsal ya da anonim olabilmekle beraber çoğunlukla kişilere ait veriler olmakta ve bu verilerden bir veya birkaçı kullanıldığında kişi belirlenebilmektedir. Veri biliminin yoğunlukla kullanıldığı istihbarat alanında bireylerin sosyal medya ve internet geçmişleri üzerinden tehlike sınıflandırmalarına dahil oldukları, özellikle ABD’de 11 Eylül sonrasında tıpkı Steven Spielberg’in “Minority Report” filminde olduğu gibi sosyal medyada içerisinde patlama veya bomba geçen espriler yapan çocukların gözaltına alındığı bilinmektedir. Bunun yanında yine dijital reklamcılık uygulamalarında online targeting gibi yöntemlerle kişinin tüm internet hareketleri takip edilebilmekte ve bunun üzerinden irade inşa edilmekte ve satış yapılabilmektedir. Yani veri işleyenin ihtiyaç ve etki amacına göre, verilerden kişi ve ihtiyaçlar anlaşılmakta ve etki oluşturmak üzere anlamlı veriler arasında bağlantı kurulmakta bir müşteri ilişkileri uzmanı veya bir istihbaratçı böylelikle hikmete varmaktadır.

Sonraki İçerikGerçekten Herkesin Parmak İzi Farklı Mıdır? (2)
Liseye başlayana kadar yaşamım Kocaeli’de geçti. Sonrasında liseyi Bursa’da Işıklar Askeri Lisesi’nde, üniversiteyi ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladım. Bir süre uluslararası ticaret, şirketler ve enerji hukuku alanlarında çalıştıktan sonra Marmara Üniversitesi AB Enstitüsü AB Hukuku Yüksek Lisans programından mezun oldum ve tezim ‘Türk ve AB Hukukunda Acentenin Denkleştirme İstemi’ ismiyle kitaplaştı. Yenilenebilir enerji projelerinin hukuki süreçlerinde ve şirketlerin kişisel verilerin korunması kanununa uyum süreçlerinde onlarca proje yürüttüm. Bir süredir Özyeğin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde "Enerji ve Regülasyon", "Yenilenebilir Enerji Hukuku", "Şirketler ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk" ve "Uluslararası Çevre Hukuku" derslerinin yürütücülüğünü üstleniyorum. Şimdi ise çalıştığım ve ilgili olduğum alanlarla ilgili bir blog tutmaya başladım. Yazılarla ilgili eleştiri, yorum ve sorularınız için mehmet@legelaw.com adresi üzerinden iletişime geçebiliriz.